Sami Kohen
ABD Başkanı Barack Obama’nın iki günlük Türkiye ziyaretini başarılı sayması için birçok sebep var. Denilebilir ki, Amerikan lideri, buraya gelirken güttüğü amaçların ve beklentilerinin çoğunu gerçekleştirmek olanağını buldu.
Başlıca amaç son zamanlarda bozulan ilişkileri düzeltmek ve yeni bir zemine oturtmaktı. Yani Washington’daki analistlerin deyişiyle, bir süreden beri dış politikasının Batı’dan uzaklaştığı düşünülen “Türkiye’yi yeniden kazanmak”tı...
Obama Türk lideriyle görüşmelerde olduğu gibi, Türk halkına dönük jestleri ve mesajlarıyla, bu yönde ustaca bir çaba harcadı. Resmi temaslarında, ele alınan ikili ve bölgesel konularda, yeni bir ortaklık anlayışı sağlamaya çalıştı. Basın toplantısında ve Meclis’teki konuşmasında, Türkiye’yi destekleyen ifadelerinin yanı sıra, Türk halkının gönlünü kazanan sözler sarf etti.
ABD Başkanı görüşmelerde ele alınan birçok konuda Türk yetkilileriyle bir görüş birliği veya yakınlığı sağlamayı başardı.
Nihayet Obama Türkiye’den -özellikle Meclis’teki konuşmasıyla- İslam dünyasına, ABD’nin imajını iyileştirebilecek, önemli mesajlar göndermek fırsatını buldu.
Kısacası bu ziyarette Obama Avrupa’daki üç durağında katıldığı zirvelerdeki performansından çok daha başarılı sonuçlar elde etti...
Beklentiler, sonuçlar...
YA Türkiye Obama’nın ziyaretinde, istek ve beklentilerini ne ölçüde gerçekleştirdi?
Kuşkusuz bunun bilançosu yapıldığında, Türkiye’nin aktifine geçirilecek birtakım kazanımlar var. Örneğin, Obama’nın ilk denizaşırı resmi ziyaretini Türkiye’ye yapması, ülkemize verdiği önemi tüm dünyaya gösterdi.
Obama’nın Türkiye’ye selefinden farklı bakışı, bu arada ülkenin laik, demokratik yapısına vurgu yapması, önemli bir gelişme.
Obama’nın Türkiye’yi öncelikle bir Avrupalı veya Batılı ülkel olarak sayması, onun AB üyeliği çabalarını doğrudan AB nezdinde- desteklemesi, ayrıca Batı ile İslam âlemi arasındaki yakınlaşmada etkin bir araç olarak göstermesi, bu ziyaretin Türkiye’ye sağladığı kazanımlar arasında sayılabilir.
Daha spesifik meselelerde de Türkiye’nin lehinde bazı gelişmeler var, ama bunları daha doğru değerlendirmek için zaman gerek. Bu konulardan biri Ermeni soykırım iddiaları ve Ermenistan ile ilgili.
Obama’nın bu konuda söylediklerinden çıkan sonuç, dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, “24 Nisan tehlikesi”nin atlatıldığıdır. Yani Obama, daha önce korkulanın aksine, o tarihteki beyanında, “soykırım” sözcüğünü kullanmayacak.
Ama buna karşılık Obama, 1915 olaylarının “soykırım” olduğu konusundaki kanısını değiştirmiyor. Ayrıca, bu yıl bu konuyu, Ankara ile Erivan arasında ilişkilerin normalleştirilmesini tehlikeye düşürmemek için bir kenara itiyor. Obama, Türkiye ile Ermenistan’ın bir an önce anlaşmaya varmasını ısrarla istiyor.
Avantajlar, fırsatlar
HOŞA gitsin veya gitmesin, gerçek şu ki, ABD’de Ermeni soykırım iddiası ile Türkiye-Ermenistan ilişkileri arasında bir ilinti kurulmuş durumda. Yani soykırım konusunun gündemden düşmesi, Erivan ile ilişkilerin normalleştirilmesine bağlı...
Aslında Türkiye de ilişkileri normalleştirmek istiyor. Bu kendi çıkarları açısından da önemli. Ancak, bu konu da, Ermenistan’la başka uyuşmazlıkların ve özellikle Ermenistan’ın Azeri topraklarındaki işgali ve Dağlık Karabağ meselesinin halliyle ilintili. Bu da zaman isteyen bir çaba.
Obama’nın Türkiye’ye destek verdiği diğer bazı konularda da -örneğin PKK ile mücadele, Kuzey Irak’ın geleceği gibi- pratikte olayların nasıl gelişeceğini kestirmek zor.
Bununla beraber, Obama’nın ziyareti, ABD’ye olduğu kadar Türkiye’ye de birtakım avantajlar ve fırsatlar kazandırmıştır. Önemli olan bu avantajları kaybetmemek, fırsatları da yeni “model ortaklık” anlayışıyla değerlendirmektir.
Wednesday, April 8, 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment