Sunday, April 26, 2009

Erdoğan'dan Obama'nın 24 Nisan açıklamasına sert cevap

ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "1915 olaylarıyla ilgili önceki gün yapılan açıklamaları gerçeği yansıtmayan, kabul edilemez bir tarih yorumu olarak görüyoruz" dedi.
Erdoğan, partisinin genel merkezinde, AKP 50. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin küresel ve bölgesel barış noktasında en küçük bir tereddütünün dahi bulunmadığını vurguladı.
Türkiye’nin hiçbir ülke için tehdit oluşturmadığını, her zaman için "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini hayata geçirmeye çalıştığını belirten Erdoğan, "Biz göreve geldiğimizden bu yana hiçbir zaman düşman kazanmaya gayret etmedik, hep dost kazanmaya çalıştık. Ancak Türkiye’nin gösterdiği bu hassasiyetin iyi algılanmadığını da zaman zaman görüyoruz, buna şahit oluyoruz" dedi.
"1915 olaylarıyla ilgili önceki gün yapılan açıklamaları gerçeği yansıtmayan, kabul edilemez bir tarih yorumu olarak görüyoruz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Açıklama metninin olayların bir bölümünü ağır bir yorumla değerlendirecek mahiyette kaleme alınmış olduğunu görüyoruz. Tarihe ve tarih bilimcilere bırakılması gereken böyle hassas bir uzmanlık konusunun sürekli olarak politik malzeme olarak kullanılması her yıl lobilerin istismar meselesi haline getirilmesi halklar ve ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleşmesini de engelliyor.
Türkiye olarak 1915’de yaşanmış olayların tarihçiler tarafından bütün boyutlarıyla incelenmesi ve gerçeğin açığa çıkarılması için her zaman samimi bir gayret içinde olduk. 2005’de bizzat şahsım olarak Ermenistan Cumhurbaşkanı’na yazdığım mektup var. Bu mektubun cevabını dahi almış değilim. Ortak Tarih Komisyonu kurulması gibi iyi niyetli önerilerimiz maalesef karşılık bulmadı."


-BARIŞ VE SEVGİ FİDANLARI YEŞERTMEYE ÇALIŞTIK-


Geçmişe takılıp kalmak yerine geleceğe odaklanmak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Siyasetçilerin görevi geçmişi ön yargılarla yargılamak değil, geleceği barış üzerine kurmaktır. Kin ve nefret tohumları ekmek isteyenlere karşı barış ve sevgi fidanlarını yeşertmeye çalıştık" diye konuştu. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ancak ısrarla ve inatla konunun istismar edilmesinde 1915 olayları üzerinden birçok siyasetçinin oy kazanma yarışına girmesinden büyük üzüntü duyduğumuzu da tekrar ifade etmek istiyorum. Tarih iç politika malzemesi yapılamayacak kadar saygın bir bilim dalıdır. Tarihin tarihçilere bırakılmasını tekrar arzu ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Konuyla ilgisi olmayan ülkelerin durumdan vazife çıkarmaktan vazgeçmesi ilişkilerin normalleşmesini sağlayacak, tarihi aydınlığa kavuşturacağı gibi barışa da zemin hazırlayacaktır."
AKP’nin kurulduğu günden bu yana bu konudaki kararlığını ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, "Dolayısıyla yapılan açıklamayı asla bizleri tatmin eden bir açıklama olarak görmüyoruz. Bunu bu şekilde de kabul etmiyoruz. Ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bu açıklama sadece seçim meydanlarında verilmiş sözün adete yerine getirilmesi anlamında bir denge niteliği taşıyan bir açıklamadır. Biz her türlü ifadenin, söylemin adaletle yapılmasından yanayız. Yoksa basit bir seçim çıkarını sağlama ve yahut oyu garantiye alınmasından yana değiliz. Ve Türkiye bu noktada el bebek gül bebek okşanacak veya aldatılacak bir ülke de değildir. Bunu da söylemek zorundayız" diye konuştu.


AZERBAYCAN’A ‘OYUNA GELMEYİN’ UYARISI


"Şimdi artık bugünkü Türkiye olarak dünyanın taşrasında yer alan ülkelerden bir ülke değiliz" diyen Erdoğan, Türkiye’nin kendi dinamikleriyle buluştuğunda dünyanın hiçbir ülkesinin sahip olmadığı zenginliklere sahip bir ülke olduğunu, dünyanın her ülkesine, bölgesine söyleyecek sözünün bulunduğunu ifade etti. En önemli eksiğin birlik ve beraberliği ortadan kaldırmaya gayret eden unsurlar olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunu gidermek, bunu aşmak zorundayız. Uyarıyorum, rica ediyorum, kimse Türkiye’yi küçümseyerek eski alışkanlıklarla, eski ezik psikolojiyle birilerinin Türkiye’ye yol haritası çizdiğini iddia etmesin. Uluslararası arenada Türkiye’nin elini zayıflatmak gibi bir gayeleri yoksa, bu iddia sahipleri dün mahcup oldukları gibi yarın da mahcup olurlar, bunu hatırlatmak istiyorum.
Aşkla, heyecanla Türkiye’nin imar ve inşasına çalışan AKP’yi ’memleketi satıyorlar’ gibi ucuz yaftalarla izam edenlerin, bühtan ve iftiradan medet umanların yer altı provokasyonlarıyla Türkiye’nin kalbini durdurmak istemesi hayret vericidir ama beyhudedir. Siyaset üretemeyince, proje üretemeyince vehim ve korku üretenlerin kendi varlık nedenlerini bile inkar ederek siyaseti toptan tasfiye etmek isteyen çevrelerle aynı dili kullanması ise ne kadar hazindir."
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Burası tarihin kalbinin attığı yerdir. Eskiden olduğu gibi herkesin gelip geçtiği bir köprü değiliz artık. Biz bir merkez ülkesiyiz. Dünyaya buradan bakıyoruz. Bu anlayışımızı sadece halkımıza değil, bütün dünyaya anlatıyoruz. Toplumsal merkezdeki konumu, halkımızın demokratik iradesiyle pekişen AKP iktidarı, dünya haritasının bütün bölgelerinde Türkiye’nin hukukunu korumanın, insanlığın hak ve hukukunu korumanın mücadelesini veriyor. Can kardeşimiz Azerbaycan’ın hukukunu da kapı komşumuz, kardeşimiz Irak’ın güven ve istikrara kavuşmasını da Kıbrıs Türkü’nün asil mücadelesini de biz temsil ediyoruz. Tabi bir çok fitne unsurları boş durmuyor, çalışıyorlar. Biz bu fitne unsurlarını izliyoruz, takip ediyoruz. Bakıyorsunuz, Azerbaycan’dan buraya gelenler oluyor. Onlar burada yalan yanlış şeylerle ortalığı karıştırmak istiyor. Buradan da Azerbaycan’a gidip yalan yanlış haberlerle oraları karıştırmak isteyenler oluyor. Eğer üst düzeydeki yönetim kadroları bu oyunlara gelirse biz buna üzülürüz. Bütün yönetim kadrolarıyla, bakanlarıyla, başta şahsım, şu anda Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu kadar sık trafiğin olduğu bir iktidarın bu tür bir yaftayla karşı karşıya kalmasını kabul etmemiz mümkün değildir, bunun karşısında susmamız da mümkün değil. Ne gerekiyorsa biz bugüne kadar yaptık. Çünkü bu tür haksızlıkları kabul etmemiz mümkün değildir. Onun için de söylenecek ne varsa bunu yaparız. Ama değerlerimiz üzerinde oynanmasına da müsaade edemeyiz."


29 MART SEÇİMLERİ DEĞERLENDİRMESİ


Erdoğan, 29 Mart 2009 seçimlerinde kazananın millet ve demokrasi olduğunu kaydederek, "Daha önceki 3 seçimde milletin mesajını doğru okumayanlar veya okuyamayanlar bu seçimin sonuçlarını da yanlış anlamakta ısrar ediyorlar" dedi. Eski ezberlerde ısrar etmenin yanlış olduğunu belirten Erdoğan, dünyanın ve Türkiye’nin değiştiğini kaydetti. Erdoğan, "Ülkemizin demokrasi yolundaki yürüyüşü devam ediyor. Buradan geriye doğru tek bir adım atmayacağız ve sadece ileriye gideceğiz" şeklinde konuştu.


-DEMORALİZE OLMAYACAĞIZ, HALKIMIZLA KUCAKLAŞACAĞIZ-


Erdoğan, "29 Mart’ta yapılan mahalli seçimlerde AKP’nin Türkiye’nin en büyük partisi olmuş, kendisini en yakından takip eden siyasi partiye 16 puanlık bir fark atmıştır" diyerek, durumun iyi tahlil edilmesi gerektiğini söyledi.
Her seçime, seçimi kazanmak, birinci parti olmak için girildiğini belirten Erdoğan, bir önceki seçimden daha iyi bir noktaya gelmenin ideal olan olduğunu kaydetti. Hiçbir siyasi partinin ’Ben ikinci, üçüncü parti olayım, burada oyum 1-2 puan artarsa başarı olur’ mantığıyla hareket edemeyeceğini, etmemesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Bunlara da başarı puanı vermek akıl alır bir şey değil. Bununla sadece övünenler, sadece gününü gün etmeye gayret edenler var. Ortada bir gerçek var, bu seçimin birincisi kimdir? AKP’dir. Kaç puan fark atmış kardeşim? İkincinin, üçüncünün toplamı kadar oy almak suretiyle en yakınına 16 puan fark atmış. Olayın gerçeği bu" diye konuştu.
İl genel meclisi sonuçlarına bakıldığında AKP’nin yüzde 39, CHP’nin yüzde 23, MHP’nin yüzde 16 oy aldığını söyleyen Erdoğan, partisinin 16 büyükşehirden 10’unda, 65 ilin 35’inde milletten yetki aldığını dile getirdi. Türkiye’nin 81 ilinden 45’ini AKP’nin kazandığına dikkati çeken Erdoğan, "Milletimiz yetkiyi AKP’ye vermiştir" dedi.
143 metropol ilçenin 85’ini partisinin kazandığını ifade eden Erdoğan, 892 ilçenin, ilçe belediye başkanı bazında 447’sinde milletin AKP’li adaylara milletin yetki verdiğini belirtti. Tüm büyükşehir il ve ilçe belediyesinin toplam sayısının 973 olduğunu hatırlatan Erdoğan, bunlardan 492’sini AKP’nin kazandığını, bunun da yüzde 50’nin üzerinde bir orana denk geldiğini vurguladı.
Türkiye’deki bin 974 beldenin kesin olmayan sonuçlara göre yaklaşık yüzde 50’sini yani 973 beldenin AKP’ye "terfi ettiğini" belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar çok çok önemli veriler, önemli rakamlar. Bütün bu rakamlar ortada dururken hala kalkıp da yorumcular, şunlar bunlar, bu seçimin neticesinin ikinci ve üçüncü sıradaki partilere, hatta dördüncü ve beşinci sıradaki partilere birşeyler kattığını, birisi birmiş iki olmuş, öbürü ikiymiş dört olmuş, bunlarla böyle bir mukayese içine girmenin siyaset bilimiyle yakından uzaktan gerçekçi bir ilgisi olamaz. Bütün bunların hepsinin hedefi, ’Acaba AKP’yi halk nezdinde nasıl demoralize edebiliriz?’. Dert bu. Biz demoralize olmayacağız, biz halkımızla kucaklaşmaya devam edeceğiz. Bundan sonraki milletvekili seçimlerinde de halkımız inanıyorum ki AKP’yi o çıtada layık olduğu yere oturtacaktır.


-SADECE KİMLİK SİYASETİ AYRIMCILIKTIR-


AKP’nin Doğu ve Güneydoğu illerinde elde ettiği il genel meclisi oylarına dikkati çeken Erdoğan, "Doğu ve Güneydoğu illerimizde yani buradaki 23 ilimizde kimlik siyaseti yaparak oy elde etmeye çalışan partinin... Kimlik siyasetiyle oy alınmaz veya siyaset yapılmaz iddiasında değilim. Ama sadece kimlik siyasetinin ayrımcılık olduğunu iddia eden birisiyim. Çünkü siyaset, eser siyasetiyle, hizmet siyasetiyle, bütün halkı kucaklamak itibariyle yapılır. Sadece kimlik siyasetiyle siyaset yapılmaz. Bunu yaparsanız, ayrımcılık yapmış olursunuz" diye konuştu.
DTP’nin il genel meclisinde elde ettiği oy oranının yüzde 27,2 olduğunu anımsatan Erdoğan, AKP’nin bölgedeki 23 ilde yüzde 36,3’lük oy oranı aldığını kaydetti. AKP Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri toplamında birinci sırayı elde ettiğini vurguladı.
Erdoğan, şöyle konuştu: "Geride bıraktığımız seçimde milletin verdiği mesaj, değişim iradesinin güçlenerek devam etmesidir. Kimse yanlış sonuçlar çıkarmasın ve lütfen herkes seçim öncesi millete verdiği sözleri hatırlasın. Benim milletim bütün bu afaki verilmiş sözler var ya... Aman yarabbi, ’Geldiğim andan itibaren 10 bin, 100 bin kişi işe yerleştireceğim. Şu kadar dağıtacağım, şöyle yapacağım, böyle yapacağım’ diyenler var ya. Şimdi kuyruklar başladı. Hadi alın bakalım, alın. Alacaksınız neyle ödeyeceksiniz? Yerleştirin bakalım, belediyelere bu insanları nasıl yerleştireceksiniz, hangi kurumuna yerleştireceksiniz?
Halkımızı bu şeklide aldatmak suretiyle oy toplama gayreti içine girenler, buyrun şimdi. Vatandaşlarımız, benim işsiz vatandaşım müracaat etsin bu vaatlerde bulunanlara, 10 bin, 30 bin, 100 bin diyenlere... Çünkü gittiğim illerde ben bilbordlarda bunları görüyordum, şaşırıyordum, ’Nasıl da aldatma siyasetiyle halkın karşısına çıkıyorlar?’ diye. Ama maalesef burada bu oyunlarını oynadılar. Ama bir kere sıçrarsın, iki kere sıçrarsın, ondan sonra da yakalanırsın. Şimdi bunlar daha ilk seçimde bunun bedelini ödeyecekler, ben buna inanıyorum.
Seçim sonuçlarını milletin değişim iradesinden vazgeçmesi olarak yorumlamak son derece büyük bir yanlıştır. Aksine bu seçimde de milletin esas talebi çağın değişim ritmine uymamızdır. AKP milli iradeye teslimiyetin gereği olarak bütün Türkiye sathında kılı kırk yaran analizlerle milletin mesajını doğru tahlil etmeye devam ediyor." (aa)

No comments: