Haaretz gazetesinin 1 Ocak günü yayınladığı kamuoyu yoklamasına göre, İsrail'de halkın yüzde 52'si Gazze'nin havadan bombalanmaya devam edilmesini, yüzde 21'i de uçakların yanı sıra kara harekâtının başlamasını istiyordu; yani yüzde 72 saldırının devamından yanaydı. Her İsrail saldırısında olduğu gibi, bu kez de aynı soru geliyor İsrail'i çok iyi tanımayanların aklına: Alman faşizminin elinde soykırıma uğramış, altı milyon kurban vermiş, ırkçılıktan ve ayrımcılıktan bu kadar eziyet görmüş bir halk, nasıl olur da bir başka halka bu kadar acımasız davranabilir, böylesine vahşet uygulayabilir?
İsrail 2006 yazında Lübnan'a saldırmıştı. O zaman da, şimdiki gibi, yüzlerce kişi öldürülmüş, köyler, kasabalar yerle bir edilmişti. Ama o savaştan benim aklımda kalan başka bir görüntü var.
Oğlu Ekim 2000'de Hizbullah tarafından kaçırılıp öldürülen Haim Avraham gazetecilere ve televizyon kameralarına poz vererek, Lübnan topraklarına nişanlanmış bir topun fitilini ateşlemişti. Silahlar sustuğunda, 150 İsrailli baba daha Avraham gibi oğlunu kaybetmiş; hiçbiri asker olmayan ve üçte biri çocuk olan bin kadar Lübnanlı Avraham'ın oğluna katılmıştı.
Aynı günlerde, fotoğraf makineleri ve televizyon kameraları, o 300 küsur Lübnanlı çocuğu öldürecek olan füzelerin üzerini boyayan, süsleyen, mesajlar yazan küçük kız çocuklarını kaydetmişti. Sanki oyun oynuyor, okul sıralarında defterlerine pastel kalemlerle resim yapıyorlardı. Kızlarına bu resimleri yapmaları için izin veren anne ve babaları, bu resimleri çeken gazetecileri bir kenara bırakalım; bu kızların büyüdükleri zaman sağlıklı, "insan" kişiler olması mümkün müdür?
Toplumun dörtte üçünün Gazze saldırısını destekliyor olmasının sırrı burada yatıyor. Altmış yıldır savaş halinde yaşayan, üç yıl askerlik yaptıktan sonra ömrünün her yılının bir ayını tekrar askerde geçiren, silahlarla mutfak eşyaları kadar haşır neşir olan bir toplum, nasıl bir toplumdur? Çocuklarını nasıl büyütür? İnsanlıkla, yaşamla ilişkisi nedir? Uygar bir dünyada geleceği var mıdır?
"Saldırı devam etsin" diyen İsrailliler'in neler düşündüğünü tahmin edebildiğimi sanıyorum. Üç taraftan yüz milyonlarca düşman tarafından çevrili olduklarını düşünüyorlar. Zayıfladıkları anda, İsrail devleti gücünü sergilemeyi kestiği anda denize döküleceklerinden korkuyorlar. Araplar'ın vahşi, kana susamış köktendinciler olduğuna inanıyorlar. Filistinliler'e düzenli aralıklarla iyi bir ders verilmediği taktirde yine otobüslerde intihar bombaları patlayacağından endişe ediyorlar. Ve bütün bu korkular, endişeler ve ırkçılık, devlet tarafından her gün besleniyor, pompalanıyor, destekleniyor.
Dahası, tüm korkular ve devletin tüm resmi propagandası, sıradan bir İsrailli'ye makul geliyor, maddi temelleri varmış gibi görünüyor. Hamas gerçekten de roket atıyor çünkü; intihar bombacıları gerçekten var; sık sık savaş çıktığı da doğru, Araplar'ın çok kalabalık İsrailliler'in çok az olduğu da. Tel Aviv sokaklarındaki adam ve küçük kızı, bütün bunların tarihsel geçmişini, temel sebeplerini, Filistinliler'e altmış yıl önce yapılmış olan haksızlığı ve bütün bu sorunlara o haksızlığın neden olduğunu düşünmüyor elbet. "Ben" ve "düşman" diye düşünüyor, düşmanı yok etmek gerektiğine inanıyor. Kısacası, insan olmaktan çıkıyor, kızına insanlığı öğretme yeteneğini kaybediyor, hep ve sadece "asker" haline geliyor.
Tarihin ne ilginç bir cilvesidir ki, Yahudileri Avrupa'da karşılaştıkları ırkçılıktan ve faşizmden kurtarmak amacıyla kurulan İsrail devleti, bir başka halkı yok sayarak kurulmuş olduğu için, bugün ve on yıllardır bir Yahudi'nin yaşayabileceği en tehlikeli yer! Hem insanlığını kaybettiği, hem her an ölümle burun buruna yaşadığı yer.
Dahası, İsrail devletinin işlediği insanlık suçları ve uyguladığı sınırsız vahşet, dünyadaki tüm Yahudileri tehlikeye atıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ehud Barak ve Tzipi Livni'ye yönelttiği şu sözler iyi bir örnek: "Biz, dedeleriniz, ecdadınız kovulduğu zaman, sizi kalkıp da bu topraklarda ağırlayan, bu topraklarda misafir eden Osmanlı'nın torunları olarak konuşuyoruz. Her zaman mazlumun yanında olduk, bugün de yanındayız, yarın da yanında olacağız ve bundan kimsenin endişesi olmasın."
İsrail devleti ile tüm Yahudileri eşleştirmek Başbakan'a özgü bir hata değil elbet. İsrail saldırdıkça, Fransa'da Yahudi mezarlarına saldırılar artıyor; İstanbul'da İsrail Konsolosluğu önünde gösteri yapanların arasındaki bir delikanlı televizyon kameralarına dönüp Hitler'den alıntı yapıyor.
Dünyadaki her bir Yahudi'nin sağlığı ve huzuru için, İsrail devletinin yerini bölgedeki tüm halkları kucaklayan bir devlete bırakması gerek.
Thursday, January 15, 2009
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment