Friday, January 30, 2009

Öfkeyle kalkan

Fırtınanın yaklaştığı sabah saatlerinde belliydi aslında. Amerikan Associated
Press haber ajansı dün sabah saatlerinde ilginç bir haber verdi: “Türkiye, Obama’dan Ortadoğu terörizmini yeniden tanımlamasını istedi”. Haberde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın şöyle dediği bildiriliyordu: “Başkan Obama Ortadoğu’da terör ve terörist örgütler tanımını yeniden yapmalı bu yeni tanım üzerinde Ortadoğu’da yeni bir siyaset izlemelidir”.
Ajans, Türk Başbakanı’nın bu sözlerle ABD tarafından terörist örgüt olarak tanımlanan Hamas ve Hizbullah örgütlerini kastediyor izlenimi verdiği yorumunu da Erdoğan’ın bu sözlerinden hemen sonra yazmıştı. Haber Anadolu Ajansı’nca verilmemişti.
Başbakan Erdoğan’ın yeni Basın Sözcüsü Kemal Öztürk’ü telefonla aradım. Başbakan’ın böyle bir söz sarf edip etmediğini sordum. Doğruladı; önceki akşam Davos’taki bir grup yabancı gazeteciyle olan toplantısında söylemişti. Toplantıya Türk gazeteci alınmamıştı. “Ama” dedi Öztürk, “Sayın Başbakan herhangi bir örgüt adı vermedi.”
Peki Başbakan eğer Hamas ve Hizbullah’ı kastetmemişse, ABD Başkanı Barack Obama’dan Ortadoğu’daki hangi örgütlerle ilgili terörist tanımını yeniden yapmasını istiyordu? Hamas’ın Filistin’de seçim kazanmış bir örgüt olmasına karşın terörist örgütler listesinde yer almasını Başbakan Erdoğan’ın kabul edemediği anlaşılıyordu. Öte yandan Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Hamas’tan silahlı örgüt mü, siyasi hareket mi olmak arasında bir tercih yapmasını istediği de biliniyordu.
Acaba Erdoğan, henüz görüşmediği Obama’ya bu yönde bir çağrıda bulunurken Hamas’a da silah bırakma, ya da artık bir tercih yapma çağrısı olmuş muydu? Bu yönde de bir bilgi yoktu.
Belki de Erdoğan bu sözleriyle Obama’nın dikkatini çekmeyi ve Ortadoğu barış çabalarına mesela Hamas’ın dahil edilmesiyle sonuçlanmasını bekliyordu. Filistin sorununa Hamas’ı katmadan bir çözüm bulmak gerçekten zor görünüyordu.
Dün gece fırtına sonrasında deneyimli bir Türk diplomatın dediği gibi, “Başbakan son
günlerde bomba gibiydi, sonunda patladı”.
Gül ve Dışişleri toparlayabilecek mi?
Dışişleri Bakanlığı ve diğer devlet kurumlarının Erdoğan’ı sakinleştirme, fren yaptırma çabaları sonuçsuz kaldı.
Belki sinirlerini iyice geren uluslararası basının birkaç gündür İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in yanı sıra, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa ile birlikte katılacağı panelin önemini vurguluyor olmasıydı. Belki de Perez’in yer yer Erdoğan’ı azarlar gibi konuşması ve sesini gerçekten her zamankinin de ötesinde yükseltmesiydi. Perez’in tutumu doğrusu kışkırtıcı sayılabilirdi. Böyleyse, amacına ulaştı. Erdoğan karşılık vermek isteyip oturumu yöneten gazeteci David Ignatius süre doldu deyince Erdoğan adeta zembereğinden boşanırcasına patladı.
Ne Perez’in yaşlılığı, suçluluk kompleksi kaldı ve en iyi bildiği şeyin öldürmek olduğu.
Sonra da ‘Davos benim için bitmiştir’ deyip kasırga gibi salonu terk etti.
Erdoğan’ın bu hareketi halkın bir kısmınca alkışlanabilir. Perez’in olay sonrasında alttan alması bir zafer gibi işlenebilir. 29 Mart seçimlerinde ona belki fazladan oy getirebilir. Arap sokaklarında posterleri daha çok taşınabilir. İsrail Cumhurbaşkanı’na haddini bildiren Türk lider olarak dünya diplomasi tarihine geçebilir.
Ama bu öfkeyle kalkışın sonu Türkiye için kârla mı oturuş olacak? Türkiye bundan böyle bölgedeki arabuluculuk faaliyetlerini nasıl yürütecek? Türkiye’nin en önemli özelliği İsrail’le de, Suriye ile de, İran’la da aynı anda konuşabiliyor olması değil miydi? Öte yandan İsrail’le ilişkilerin Türkiye açısından ABD, ile ilişkiler demek olduğunu bilmeyen var mı? İsraille iyi ilişkilerin aynı zamanda AB ile de iyi ilişkiler demek olduğu bilinmiyor mu?
Dün bu fırtına patlamadan önce görüştüğüm bir yabancı diplomat, Türkiye-İsrail ilişkilerinin sözler dışında fazla yara almamış olduğuna dikkat çekiyor ve “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ertelediği geziyi birkaç ay içinde yapabilirse, durum toparlanır” diyordu. Gül ve Dışişleri
Bakanlığı toparlayabilecek mi?
Türk diplomasisi dün akşamdan sonra pek çok alanda sıfırdan başlamak zorunda kalabilir.

No comments: