Friday, September 26, 2008

Amerikan Çağı’nın sonu mu?

Sami Kohen
25 Eylül Perşembe 2008

BAŞLIKTAKİ soruya bir çırpıda “evet” yanıtını vermek yanlış. Daha doğrusu böyle bir sonuç çıkarmak için zaman henüz erken...İlk bakışta, ABD’yi günlerden beri sarsan mali krizin vahim boyutları karşısında, Washington’un sadece ekonomik değil, siyasal alanda da, dünyadaki “dominan” gücünü ve etkinliğini kaybedeceği akla gelebilir.Wall Street’teki “tsunami”nin ABD’de çok şeyi değiştireceği açık. Bunun ilk belirtileri de ortada. Örneğin Amerikan kapitalizminin medarı iftiharı olan liberal sisteme -geniş çaplı devlet müdahaleleri ile- şimdi bir “rektifikasyon”dan geçiyor... Krizin geniş halk yığınlarında yarattığı sıkıntıların giderilebilmesi için, “sosyal” nitelikli politikaların geliştirilmesi düşünülüyor.Bu kriz, ABD’yi önümüzdeki aylarda -ve belki de yıllarda- ülkedeki ekonomik ve sosyal sorunlarla daha yakından uğraşmak ve sonuçta daha içine kapanmak zorunda bırakacaktır. Buna, ekonomik kaynakları daha “hesaplı” biçimde kullanmak zorunluğu da eklenince, ABD’nin dış politikasının -ve küresel rolünün de- sonuçta mali piyasadaki depremden etkileneceği kuşkusuz...Yükseliş ve düşüş...Ancak bunu “Amerikan çağının sonu” veya “sonunun başlangıcı” olarak değerlendirmek ne kadar doğru?Dünyanın önde gelen analistlerinin bu konuda görüşleri farklı. Kimine göre, ABD’nin potansiyeli, dinamizmi, yetenekleri, pragmatizmi, geçmişte olduğu gibi bu kez de bu krizin üstesinden gelmeye müsait. Dolayısıyla ABD hızla toparlanabilecek... Buna karşılık bu krizin Amerikan toplumunda büyük sarsıntı yaratacağını, sonuçta Washington’un eski ekonomik gücünü olduğu kadar, dünyadaki egemen pozisyonunu zamanla kaybedeceğini düşünenler de var. Bunlara göre, Soğuk Savaş sonrası dönemde tek süper devlet olarak “yükselen” ABD için şimdi “düşüş” dönemi başlıyor...Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu konuda kesin bir hükme varmak için zaman erken. Ancak bu aşamada, bazı trendleri tespit etmek mümkün.- Mali krizin nedenleri geniş ölçüde ABD’deki ekonomik ve mali düzendeki bozukluklar veya aksaklıklar ile ilintili olmakla beraber, bu durumun ortaya çıkmasında, Washington’un (özellikle Bush yönetiminin) izlediği dış politikanın ve giriştiği askeri serüvenlerin (Irak gibi) büyük payı var. Beş yıldır süren Irak’ın işgalinin maliyeti günde bir milyar dolar! ABD’nin güçlü ekonomisi dahi, öylesine ağır bir yükü kaldıramaz. Şimdi bu kriz yüzünden yeni mali yükleri omuzlamaya başlayan Amerikan Hazinesi, artık harcamalarda daha “hesaplı“ davranmak zorunda kalacak. Bu da, Washington’un dış bağlantılarını mutlaka etkileyecektir.- Bu kriz, ABD seçimlerinde Barack Obama’nın kazanma şansını artırabilir. Nitekim kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor. Demokrat yönetim, içeride olduğu gibi, dışarıda da “değişiklik” yapmaya kararlı. Irak’tan çekilme, Ortadoğu’da yeni çatışmaları önleme gibi stratejiler şimdi daha öne çıkabilir.Artçı sarsıntılarSon zamanlarda ABD’nin tek Süper Devlet konumunu korumasına karşın, Rusya’nın ve Çin’in de küresel rolünü ve etkinliğini artırmaya başladığı görüldü. Mali kriz sonucunda ABD’nin eski agresif tutumunu değiştirmesi ve başka ülkelerin gözünde “model“ konumunu kaybetmesi, Rusya, Çin, hatta Fransa gibi rakiplerini daha “atak” davranmaya itebilir.Ne var ki, Wall Street’ten kaynaklanan mali krizin sonuçta bu ülkelere nasıl yansıyacağı ve onların da manevra kabiliyetini ne kadar daraltacağı da sorulmaya değer...

No comments: