Monday, March 23, 2009

TÜSİAD Başkanı: Tehditle istihdam olmaz

İSTANBUL - Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, hükümetin kamuoyuna ‘Dört’üncü paket’ olarak lanse ettiği önlemler için, “İyi oldu, devamını bekliyoruz. Ancak hükümet bu önlemleri daha önce, yani zamanında alsaydı, işsizlik bu kadar tavana vurmazdı. Krizi daha rahat atlatabilirdik” diye konuştu.
Geçen hafta Londra’da Confederation of British Industry’nin (CBI) ev sahipliğinde gerçekleşen G-20 İş Zirvesi’nde, Türk özel sektörünü temsil eden Arzuhan Doğan Yalçındağ, hem toplantıya dönük izlenimlerini anlattı, hem de gündemdeki soruları yanıtladı.

Algıda da gecikildi
Hükümetin açıkladığı son paketi değerlendiren Arzuhan Doğan Yalçındağ, “Hükümet krizi geç algıladı ve önlemlerde geç kaldı” diyerek şunları dile getirdi:
“Son paket doğru ama bu eylülden beri konuşuluyordu. Biz bunu ekimde de yapabilirdik. Otomomotivde, beyaz ve elektronik eşyada (özel tüketim vergisi)?ÖTV indirimi ekimde de yapılabilirdi. KKDF’de (Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu) indirim aylardır konuşuluyor. Çok daha önce yapılabilirdi. Benim gördüğüm, hükümet krizi hafife aldı.”

‘Bağışıklığa güvendik’
Krizin hafife alınmasını “Çünkü biz 2001’de bir kriz yaşamıştık. Bağışıklık sistemimiz olduğu için daha atlatacağımızı düşündük” diye açıklayan TÜSİAD?Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu düşünce bizi bugünlere getirdi. Önlemleri daha önce yapabilseydik, bu krizi daha kolay atlatabilir, bu kadar istihdam kaybına neden olmayabilirdik. Başından beri soğuyan çarklarını ekonominin yeniden döndürmek gerekiyor. İç tüketim daralınca üretim olmuyor, üretim olmayınca işten çıkarma oluyor ve iç tüketim daha da daralıyor. Beklenti yönetimi de çok önemli.”

‘Seçim sonrası zor’
29 Mart’tan sonrasına ilişkin beklentilerinin sorulması üzerine, “İç tüketimi yeniden canlandırmak kolay olmayacak” diyen Arzuhan Doğan Yalçındağ, önerilerini şöyle dile getirdi: “İhracat için krizden daha az etkilenen pazarlara gidilebilir. Ayrıca tüketimi artıracak, ekonomiyi canlandıracak adımların devamı gelmeli. Çünkü, hükümetin aldığı son önlemlerin olumlu etkisi olduğu görülüyor ama bunun devamı da önemli.”

‘Enflasyon endişemiz yok’
Hükümetin çıkardığı Ar-Ge Teşvik Yasası’nı 1.5 yıldan bu yana istediklerini hatırlatan Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle konuştu: “Hükümet bu konuda adım attığında zaten ekonomi daralmaya başlamıştı. Eğer zamanında çıkarılsaydı, dünyada para bolluğu da varken Türkiye daha çok yatırım çekerdi. Kötümser görünmek istemiyorum ama bazı önlemlerin de zamanında alınması gerektiğini de söylemek gerek.”
Arzuhan Doğan Yalçındağ, “TÜSİAD’ın eski başkanlarından Bülent Eczacıbaşı, ‘tabuları tartışalım, parasal genişlemeyi konuşalım’ çağrısı yaptı. Siz buna katılıyor musunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Gelinen noktada artık enflasyon endişesi taşımıyoruz. Öyleyse öncelik ekonominin canlandırılması olmalı. TÜSİAD olarak kontrollü bir mali genişlemeden yanayız. Önemli olan, mali genişlemenin gerçekten ekonomiye katma değer katacak, istihdam kaybını önleyecek şekilde kullanılması.
Yoksa vergiler azalıyor, bir şekilde harcamalar oluyor, maliye politikası bozuluyor, genişliyor ama ekonomiye bir değer sağlamıyorsa bu vahim bir durum.
Biz o nedenle ‘kontrollü’ diyoruz. Gerçi para politikası Merkez Bankası’nın konusu ve o gerekeni yapıyor. Örneğin faizleri indiriyor. Kısacası biz Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almayan mali genişlemeden yanayız.”

‘Garanti fonuna sıcak’
Açıklanan destek paketlerine ek olarak bankalarla reel sektör arasındaki kredi akışını kolaylaştırmak için gündeme gelen, kredi garanti fonu konusunda, TÜSİAD’ın yaklaşımının ne olduğu sorusu üzerine Arzuhan Doğan Yalçındağ, “Sıcak bakıyoruz” dedi.
Ancak Yalçındağ şu uyarıları yapmaktan da geri durmadı:
“Böyle bir fon önemli ama nasıl yönetileceği daha da önemli. Özel sektör için de, bankaların risk yönetimleri açısından da önemli. Kurtarılamayacak şirketlere yatırım yapmak, zaten batacak oyan şirkete fon sağlamak emeğin ve paranın heba edilmesi demektir.”

‘Tehditle istihdam olmaz’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, iş dünyasına yönelik, ‘İşçi çıkarmayın, hesap sorarız’ uyarısını Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Tuğrul Kudatgobilik gibi ‘tehdit’ olarak değerlendiren Arzuhan Doğan Yalçındağ, bu yöntemin istihdama katkısı olmayacağını ifade etti. Yalçındağ, şu yorumu yaptı: “İşadamlarının işçi çıkarmak konusunda nasıl davranacakları, tehditle olacak şey değil. Hiçbir işadamı yetişmiş elemanını kaybetmek istemez. Vicdani olarak da bir insanın istediği, öncelikle işçi çıkarma yönünde olmaz.
Ama imkânları daralıyorsa ne yapabilir? Üretim yoksa ne yapsın? İşveren ancak kaçınılmaz noktaya gelince işçi çıkarmayı gündemine alır.” (Radikal)

‘Dünyada korumacılık endişeleri arttı’
Kriz yüzünden dünyada giderek yayılan korumacılık konusundaki bir soru üzerine Arzuhan Doğan Yalçındağ, endişelerini ortaya koyarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu konu Londra’daki G-20 iş dünyası toplantısında da gündeme geldi. Örneğin Sarkozy’nin aksine Fransız işadamları korumacılık konusundaki endişelerini dile getirdi. İngiltere Başbakanı Gordon Brown, korumacılığa karşı çıkan bir konuşma yaptı.
Avrupa ülkelerinin temsilcilerinde ciddi bir endişe var bu konuda. Korumacılık özel sektör için bir tehlike. Kurtarmacı yaklaşımda devletler bankalara sahip oluyor. İşadamları arasında hükümetlerin böyle eğilimleri olacağı ve bütün bunların da ekonomiyi ve dünya ticaretini ve kendi ekonomilerini vuracağı konusunda endişeleri var. Kendi menfaatlerimizi en üstte tutacaksak, dünyada korumacılığın olmaması için uğraşmamız lazım. Şanslıyız ki G-20’deki iş dünyası da bunu istemiyor. Politikacılar istiyor olabilir. Zengin ülkelerde bunu isteyip kısa vadede kar sağlayabilirler ama uzun vadede menfaatlerine olmaz. Politikacılar istese de, iş dünyası kanının son damlasına kadar buna direnmek zorunda.”
Londra’da gündeme gelen konulardan birinin de kurtarılan bankalar olduğunu belirten Arzuhan Doğan Yalçındağ, faturanın reel sektör üzerinden mi alınacağı, vatandaşa mı çıkarılacağı, yoksa hissedarlara mı kesileceği yönündeki sorulara yanıt arandığını aktardı. Bu noktada, Türkiye’nin 2001’de yaşadığı kriz döneminden örnek verdiğini belirten Arzuhan Doğan Yalçındağ, şunları söyledi:
“Türkiye, kriz sonrası el konulan bankaları çok çabuk elden çıkardı. O dönemde dünyada şimdiki gibi bir daralma söz konusu değildi. Bizim bankacılık sistemimizde tüm o piyasada çok küçük bir parçaydı dolayısıyla bankalarımız yabancı ortak bulup ayağa kaldırıldı. Şimdi devletleşen bankalar o kadar büyük boyuttaki bunu hangi güç gelip alabilecek, yeniden özelleşmesini sağlayacak?”

TÜSİAD’ın G-20’ye önerileri
Arzuhan Doğan Yalçındağ, 2 Nisan’da yapılacak G-20 Zirvesi öncesinde 18 Mart’ta Londra’da yapılan toplantıda, TÜSİAD Başkanı olarak dile getirdiği önerileri şöyle özetledi:
* G-20 önemli bir oluşum, bunun kurumsallaşması, krizden sonra devam etmesi dünya ekonomisi için faydalı olacak. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisine faydaları artacak.
* IMF gibi küresel kurumların sorumluluk çerçeveleri değişebilir. IMF kaynaklarının artırılması doğru bir karar. Bu kaynak krizden çıkmak için gerekli yerlere aktarılmalı.
* Bu dönemde, genişleyici maliye politikalarının sonuna kadar kullanılması önemli. Bu ekonominin canlandırılması, tüketimin artırılması açısından önemli.
TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, ikinci bölümü İngiltere Başbakanı Gordon Brown’la yapılan toplantılarda, cevap aranan soruları ise şöyle sıraladı:
* Devletleştirme devam mı edecek?
* Korumacılık kabul görür mü?
* Ekonomi yeniden nasıl canlandırılacak?
* IMF’nin rolü mü genişletilmeli, Dünya Bankası’nın mı?
* Öncelik regülasyon mu, yoksa mali politikalar mı olsun?

‘Verginin denetimi siyasallaşmasın’
Doğan Yayın Holding’e (DYH) yönelik vergi cezasına ilişkin sorular üzerine Arzuhan Doğan Yalçındağ, şunları söyledi:
* İş adamları ekonomi kötü demeye korkuyor. Yani bırakın tenkidi, tespit yapmaya korkuyorlar. Çünkü verginin denetimi Türkiye de siyasallaşmış durumda. Her gittiğim yerde bunu görebiliyorum. Demokrasi, verdiğimiz oyun verdiğimiz güç tarafından hakkaniyetli kullanılmasıdır. Aslında bu emaneti güç gösterisi yapmadan kullanmak doğru olan. Onun için elinde gücü tutanlar hassas ve hakkaniyetli davranmalıdırlar.
* Vergi denetiminin özerkleştirilmesi zaten yapılması gereken çok elzem bir konu. Bugünün sorunu değildir. 2003 yılında TÜSİAD’ın yaptığı bir raporda da zaten anlatmışız. Sadece denetim değil aslında bir reformdur bu.

No comments: